21 Kasım 2010 Pazar

22 Kasım

aslında şöyle bir şey var. ben üniversite okumadım gibi, yani içimde kaldı aslında. çok kezde tekrar denemeyi istedim ama cesaret edemedim, korktum. zaten çok vakit kaybetmiştim. ... üniversite'sini kazanacak kadar iyi bir puan yapmıştım sözelde.  öyle oldu işte. ilk 5000 e girdim, kafamda ankara vardı. odtü'ye de yetiyordu puanım, şımardım. bunca sene devlet okudunda ne oldu dedim. girdim özel üniversiteye. burada 5 senedir, 15 kişilik bir sınıfta ders görüyorum. hocalar bizden daha çok. pek arkadaşta olamadım insanlarla. kimi siyasal islamcı, kimisi ağır komünist. ya bende inanıyorum bazı şeylere ama yani bir garip. şöyle ki benim okulumda tanıdığım insanlar ya hayatı aşırı ciddiye alıyorlardı, ya da hiç ciddiye almıyorlardı. ben ikisinin arasında bir adam olarak çok dertlendim. anlatamadım kimseye kendimi. sınıf dışında da insanlarla kaynaşamıyorsun bizim okulda. bir cafe var, bir bar var. 33 lük bira 10 tl olur mu, çay 1 tl olur mu benim gibi tiryakiye. kıl devrimcisi gelir 216'ımdan yanar. piçi gelir sigaramı beğenmez. hiçbirine yaranamam. en yakın arkadaşım 5 senedir beni kesintisiz olarak cuma namazına çağıran bir bakir. bu nasıl iştir değil mi. kafam ankarada kaldı benim. ya da başka bir küçük şehirde. istanbulda doğdum evet. ama varoşunda doğdum. bu bir ajitasyon ya da arabesk modu değil de,şöyle bir şey; şehir çok büyük ve çok güzel ama seni dışarı atmış tamam mı. underground kalmışsın, ama bukowski özentisi çocukların ki gibi, zararsız tuzu kuru ve hazlardan oluşan bir underground edebiyat değil bu. fahişe arkadaşlarım oldu, babası katil arkadaşlarım vardı ilkokulda, sonra; kulağı kesik arkadaşım vardı. pkk eylemi için kulağını kesmiş bir adam. işte ben bütün bunların arasında kaldım. delirdim mi, deliriyor muyum, delirecek miyim bilmiyorum. bağcılar'da üniversiteli, üniversitede bağcılarlı. kendimi kurtarmak için bir kaç dişiye sığınmaya kalktım, ağzıma sçıldığı oldu, güldüğüm, ağladığım oldu. kötü olmayı da denedim, belki en kötüden de kötü oldum. bende insanların hayatlarını ödünç alayım dedim, en orospusuna aşık oldum, güçsüz olduğumu hissettim. sinirlendim, küfür ettim, süper kahraman olmayı da denedim. en büyük uktem de bu oldu aslında. birilerini bir yerlerden kurtarmak istedim. aslında kendi ruhumu kurtarmak için oynadığım kumarlardı bunlar. huzursuzluk bende bakidir genel olarak, bazı şeylere de kolay alışıyorum. ne bileyim, garip işte. bazen gegen die wand, bazen niwemang, bazen rembetiko; bazen de bir çocuk uğruna masumiyet müzesine ukte ederim. çoğu zamanda bir şey geçmez elime arkadaş. yılmaz güney iyidir ama, candır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder